“Önlem alınmazsa enflasyonun maliyeti sosyal refaha yansır.”
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye’de son dönemde uygulamaya konulan ve ekonomi yönetiminin belirlediği çerçevede uygulanacağını duyurduğu politikalar ve küresel gelişmelere dayanarak hazırlanan Türkiye Ekonomik Görünüm Raporu’nun ikincisini yayımladı.
TEPAV Ekonomi ve Yapısal Politikalar Merkezi Müdürü Burcu Aydın Özü Doğru tarafından hazırlanan raporda, son gelişmeler, küresel beklentiler ve siyasi çerçeveye göre ekonomik büyüme ve işgücü piyasası, enflasyon, kamu maliyesi, yurt dışı şubeler ve Türkiye’deki riskler ele alındı. İlk Outlook Raporundaki varsayımlar da güncellendi.
Raporda, siyasi tedbirlerin alınmaması durumunda enflasyonla mücadele sürecinin maliyetinin toplumsal refaha yansıyacağına dikkat çekildi.
Türkiye ekonomisi 2024’te yavaşlayacak
Raporda, tüketimde beklenen düşüş görülmediği için ilk rapordaki yüzde 3,7’lik büyüme tahmininin revize edildiği ve Türkiye’nin 2023 ekonomik büyümesinin yüzde 4,2 civarında olacağı belirtildi.
Öte yandan Türkiye ekonomisinin 2024 yılında yavaşlayacağı, büyümenin ise yüzde 3,2, 2025 yılında ise yüzde 3,5 olacağı öngörülüyor.
Raporda, yüksek faiz oranları ve sıkı finansal koşullar nedeniyle Türkiye ekonomisinin 2024 yılında yavaşlaması bekleniyor. Öte yandan, yılın ikinci yarısında küresel finansal koşulların daha destekleyici olacağı ve 2023 yılı sonunda pozitife dönen uluslararası portföy yatırımlarının sıkı para politikasıyla takip edileceği varsayılıyor. altında2024 yılında da artan ivmeyle devam etmesi bekleniyor. Bu bağlamda 2024-25 döneminde ekonomik büyümenin sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 3,2 olması bekleniyor.
Yüzde 3,5 olacağı tahmin ediliyor.
2023 yılı sonunda yönetilen ve yönlendirilen fiyatlara ilişkin alınan kararlar, vergi artışları, gecikmeli şoklar, beklentilerdeki bozulma ve fiyatlama davranışlarındaki atalet nedeniyle enflasyondaki düşüşün uzun ve maliyetli olması bekleniyor.
Enflasyondaki düşüş uzun sürecek
Raporda, politika faizinin 2024’te yüzde 45’e kadar yükselmesinin beklendiği, enflasyonun bu yıl sonunda yüzde 40, gelecek yıl sonunda ise yüzde 24 olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Enflasyondaki düşüş sürecinde gerekli siyasi önlemler alınmazsa bunun maliyetinin istihdama ve toplumsal refaha yansıması bekleniyor.
Rapora göre, kamu maliyesinde gelir artırıcı veya maliyet düşürücü tedbirler alınmazsa mali görünüm bozulabilir. Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranının 2024 yılında yüzde 5,9, 2025 yılında ise yüzde 4,3 olması bekleniyor.
Kamu maliyesindeki bozulma devam edecek
Kahramanmaraş merkezli deprem nedeniyle yapılan harcamalar, emeklilik sistemi, kamu çalışanlarına yönelik yüksek reel maaş artışları ve artan faiz oranlarının etkisiyle kamu maliyesindeki bozulmanın devam edeceği öngörülüyordu.
Düşük yurt içi talep ve istihdam artışı, dar vergi tabanı ve yüksek kayıt dışılığın etkisiyle bütçe gelirlerinin de sınırlı artması bekleniyor. Bu kapsamda, merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranının 2024 yılında yüzde 5,9, 2025 yılında ise yüzde 4,3 olacağı, merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranının ise deprem hariç yaklaşık olarak gerçekleşeceği varsayıldı. 2024 ve 2025’te yüzde 3,4. Bütçe açığının artmasıyla birlikte merkezi yönetim borç stokunun milli gelire oranının da artması bekleniyor.
Öte yandan döviz kurundaki artışın milli gelir deflatörünün altında kalması borç yükünü azaltacaktır. Bu çerçevede, merkezi yönetim borç stokunun milli gelire oranının 2024 ve 2025 yılları için sırasıyla yüzde 31 ve yüzde 35 olacağı tahmin edildi. Yabancı portföy girişlerinin yurt içi talebi canlı tutması ve birim fiyat etkileriyle mevcut istikrarın kademeli olarak iyileşeceği öngörülürken, milli gelire oranının 2024 yılında yüzde 4,1, 2025 yılında ise yüzde 3,6 civarında gerçekleşeceği tahmin edildi.
Büyüme istihdam yaratmaz
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta ise büyümenin istihdam yaratmadığıdır. Rapora göre, Türkiye 2023 yılında OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme oranına sahip olurken, istihdam yaratma kapasitesi en düşük seviyede bulunuyor. İşgücü piyasasındaki yapısal sorunlar çözülmediği takdirde gençlerin, kadınların ve dezavantajlı grupların işsizlik sorunu devam edebilir.